top of page

İletişim Çağında İletişemeyen Şirketler

Yazarın fotoğrafı: Hakan ÇetinbaşHakan Çetinbaş

Güncelleme tarihi: 22 Şub

iletisimi beceremeyen kurumlar
Dijital iletişime gözünü kapatma!

Sosyal medya yaşamımızdaki etkisini gün geçtikçe artırmaya devam ediyor. İtiraf etmek gerekirse geleceğe yönelik kaygılarımdan biri de bu artışın devam ediyor olması.


Aslında buradaki tehlike başlı başına sosyal medya değil; onu farkındalıkla kullanamıyor oluşumuz.


Yerel markalara gelmeden önce kurumsal markaların bile yaptığı hataları gördükçe, iletişimin marka ve kurumlar için ne kadar büyük önem arz ettiğine şahit oluyoruz. Mesela neden bizim hiç dünyaca ünlü markamız yok? Bunun önemli sebeplerinden biri de: bizim mükemmel(!) marka yönetimimiz ve ticari zekâmızda, pazarlama ve iletişimin önemsiz kalem olarak kabul edilmesidir.


Özellikle içinde bulunduğumuz ekonomik koşulları düşündüğümüzde, küçülmeyi hedefleyen ve birim kapatma hedefinde olan kurumların daralmaya, pazarlama ve iletişim gibi departmanlardan başladıklarını görüyoruz. Bu aslında en basit tabiriyle “kendi ayağına sıkmak”tan başka bir şey değildir.


Markaların çoğu iletişim departmanlarını önemsemediklerinden, başka departmanlara ek iş olarak tanımlıyorlar.


Markanın ya da kurumun kendini doğru ifade etmesi gereken en önemli zamanda söz konusu departmanlarda yapacağı bu daralma hamlesi, iletişim çağında iletişemeyen şirketlerle tanışmamıza vesile oluyor.


Markaların çoğu iletişim departmanlarını önemsemediklerinden, başka departmanlara ek iş olarak tanımlıyorlar. Ya da bir akrabanın yönettiği kurumsal sayfanın paylaşımlarındaki hatalar “nasıl olsa az para veriyoruz” ya da “zaten bedavaya yaptırıyoruz” düşüncesiyle görmezden geliniyor.


İşte bu her üstünü kapattığımız hata bize itibar kaybı olarak geri dönüyor. Yani sadece teknoloji sayesinde markanızı yaratmanızın ve ifade etmenizin kolaylaşması, bunu iyi yaptığınız anlamına gelmiyor.


Pazarlama ve iletişim bir tavırdır; bir departman değil.

Markaların iletişim yönetimine olan hassasiyetleri artmadığı sürece, bizim büyük markalarımızın olabileceğini düşünmüyorum. Umarım bu hassasiyeti kazanır ve Türk markalarını kendimize yakışır şekilde ifade edeceğimiz bir gelecek yaşarız.


Yazıma, Philip Wexler’in bu yazıyı özetleyen nefis tanımıyla son vermek isterim: Pazarlama ve iletişim bir tavırdır; bir departman değil.

Comments


Commenting has been turned off.
bottom of page