top of page

Savaşma, eriş!

Yazarın fotoğrafı: Hakan ÇetinbaşHakan Çetinbaş
Sosyal medyayla savaşmak yerine onu anlamak ve doğru kullanmak markalara ne kazandırır? Dijital çağa direnmenin sonuçlarını keşfedin.
Günceli takip etmek sizi hayatta tutar.

Farkında mısınız sosyal medyayla tanıştığımızdan beri hayatımızda ne kadar çok şey değişti. Bu değişimin detaylarına indiğimizde, şirketlerin iletişim stratejilerindeki zorunlu değişimin en temel sebebinin, toplumun sosyal iletişimindeki değişimler olduğunu görebiliriz.


Bundan 10 yıl önce bir şirket yeni bir iletişim kanalı oluşturduğunda (örneğin çağrı merkezi kurulması), söz konusu kanalın duyurusunu geleneksel medya üzerinden yapardı. Kanalı kuran taraf şirket olduğu için de kanalın iletişim dinamikleri şirket tarafından belirlenirdi.


Ama sosyal medya “merhaba bile demeden(!)” hayatımıza dâhil olunca, kurumların iletişim kanallarındaki karar mekanizmaları da yerle bir oldu. O dönemde sosyal medya iletişimine ilk etapta birçok şirketin ve markanın direndiğini gözlemledik. Hatta birçok marka yöneticisi bu sürecin geçici olduğunu bile açıkladı. Ancak sosyal medyanın gitmeye hiç niyeti yoktu ve öyle de oldu.


Bir iletişimci anı yaşıyorsa geç kalmıştır.


Şirketler, sosyal medya partisinin dışında kalma cesaretini daha fazla gösteremediler ve iletişim stratejilerini güncellemenin yanı sıra yıllık pazarlama bütçelerinde de ciddiye alınacak oranlar ayırmaya başladılar.


Benim inandığım kurumsal bir motto vardır: Bir iletişimci anı yaşıyorsa geç kalmıştır.


Biz iletişimciler çalıştığımız markaları geleceğe hazırlamakla sorumluyuz. Bundan 30 sene önce sektörel geleceği tahmin etmek çok zor değildi, dolayısıyla kurumsal iletişim süreçlerindeki risk payı da büyük değildi. Ama günümüz dünyasının önlenemez sorunlarından biri olan “hızlı tüketim çılgınlığını” hesaba kattığımızda, bir iletişimcinin geleceği ön görmedeki hata payını ve markasının gelecekteki pozisyonu için ne kadar büyük riskler alması gerektiğini anlayabiliriz.


Dünyanın çeşitli yerlerindeki şirketlerin başarılı iletişim stratejilerini izlerken, ülkemizdeki şirketlerin birçoğunun hâlâ sosyal medya dinamiklerini doğru çalıştırmadıklarını görmek çok üzücü. Bunun sebebinin yukarıda bahsettiğim risk payının yüksek olmasıyla çok alakalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü stratejik liderler, buradaki hızlı değişimle ilgili rahat hareket edemiyorlar ve markalarını güvenli alanda tutmaya özen gösteriyorlar.


Markanın güvenli alanda kalması tabii ki önemli ama dünyadaki birçok şirketin boy gösterdiği sosyal medya partisine katılmamak, hedef kitlenizle markanız arasındaki iletişime her geçen gün zarar vermek demektir. Atalarımızın da dediği gibi: Gözden uzak olan gönülden de ırak olur.


Savaşmayın, erişin!

Şirketlerin, sosyal medya iletişiminin kurumsal ihtiyaçtan çok toplumsal bir ihtiyaca dönüştüğü gerçeğinden yola çıkmalarını ve dijital iletişime daha fazla yatırım yapmaları gerektiğini düşünüyorum.


Her geçen gün dijitalleşen dünyada, markanızı ya da ürününüzü anlatmak için sosyal medyayla savaşmayı bırakıp erişmeye odaklanın.


Savaşmayın, erişin!

Comments


Commenting has been turned off.
bottom of page